24 Nisan 2007 Salı

benim küçük bonsaim

merhabalar,

uzun süredir -yaklaşık 3 yıl- bir bonsainin hayali ile yanıp tutuşuyordum. sonunda bütün işin gücün içinde bir fırsat yakalayıp bu özlemimi gidermenin bir yolunu buldum ve benim -ve arkadaşımın- dışında kalan 6,5 milyar insanın da bunu nasıl yaptığımı görebilmesi için bir günlük tutmaya karar verdim.

en başından anlatmak gerekirse bir bonsai sahibi olabilmek için iki yöntem var. bunlardan biri nasıl yapıldığını anlatan yüzlerce türkçe ve diğer dillerdeki web sitelerini, kitapları vs. okumak; diğeri ise tamamen iç güdülerle hareket edip, mantık yürüterek, neyin nasıl gerçekleşeceğini kestirmeyi denemek. bence işin içinde "doğa" olduğuna göre "mantığı" kullanmak daha iyi olacaktı. bu nedenle çok az şey okuyup, daha çok "denemeye" karar verdim.

alınan kararlardan sonra yapmanız gereken tek şey, "başlamak". çünkü ancak başladığınız anda bir bonsai sahibi olabilirsiniz. bu nedenle siz de bir karar verirseniz, başlamak için daha çok beklemeyin.

20 nisan 2007 günü bir fidanlıktan adını bilmediğim bir cins çam ağacı satın aldım. uzun pazarlıklar sonucu 10 tl'ye edindiğim bu minik ağacı 5 gün kadar balkonumda misafir ettikten sonra sıra ona bir saksı bulmak gerekiyordu. çoğu web sitesinde bonsainin nasıl yapılacağına dair birçok makale yer alsa da, saksı ile ilgili bilgilerin yüzeysel kaldığını söyleyebilirim. bu nedenle devreye giren mantığım, hemen bir yerlerden bir güveç kabı edinmemi emretti :) ardından bir koşu gidip bulabileceğimi hiç tahmin etmediğim bir mağazadan 4 tl'ye orta boy bir güveç kabı satın aldım.


başlarda güveç kabının içindeki sır maddesinden dolayı tercih etmemem gerektiğini düşünsem de, yaptığım araştırmalar sonucu çoğu saksının porselen olduğunu, -daha doğrusu porselene benziyorlardı- ve doğru bir tercihte bulunduğumu farkettim. "hem zaten taşın toprağın içinde yetişiyor, sır'lı güveç kabında mı yetişmeyecek!" diyerek kendimi de avuttum. ama eve gelip tekrar araştırdığımda ise acı gerçek beni bekliyordu, bir makaleden okuduğuma göre saksının derinliği, ağacınızın gövdesinin en kalın yeri kadar olmalıymış. birisi bir yerlden bana 1 cm derinliğinde bir saksı bulursa lütfen haber versin. hem satın alacağım, hem de imal eden arkadaşı bulup tebrik edeceğim.


artık saksıyı da edindiğime göre sıra saksı ve ağacı buluşturmaya gelmişti. ama bu işi yanlız yapamazdım. işte tam o sırada devreye benim gibi bir doğa sevdalısı ev arkadaşım girmişti. odamın ortasına bir gazete serdik. orta boy çamaşır leğeni içine koyduğumuz çam ağacı o an için içimde ufak bir korkuya sebep oldu. çünkü sonunda onu öldürebilirdik. ama yaşama şansı da oldukça yüksekti. gerçi yaşasa da hep küçük bir ağaç olarak kalacak ama, olsundu, buna değerdi.


elimize geçirdiğimiz bir maket bıçağı marifetiyle, ne kadardır kendisine saksılık yaptığını bilmediğimiz o siyah, çöp torbasıvari poşeti bir çırpıda sıyırıverdik etrafından. derken güzel toprağı ve hani derler ya "fidan gibi boyu vardı", işte o fidan gibi boyuyla minik fidanımız ortaya çıktı. fakat satın alırken toprağının üstünde küçük görünen fidanımızın gövdesi bir hayli uzunmuş. ama yapacak birşey yoktu, alınan malın kötüsü olmazdı.



toprağını yavaş yavaş ve nazikçe etrafından ayıklamaya başladık. toprağının her yanına uzanan uzun ve ince kökleri bir hayli çoktu. artık ayıklayacak toprağı kalmadığı anda oldukça fazla olan bu köklerin ne kadarını budayacağımız hakkında aklımızda en ufak bir fikir dahi yoktu. o yüzden hemen google amcaya danıştık ve ağacın köklerinin, toplam boyunun üçte biri kadar olması gerektiğini öğrendik. ayrıca gövdeden direk aşağı inen ana kökünün de kesilmesi gerekliymiş. fakat biz, daha çok genç olduğuna indandığım bu ağacın ana kökünü kesmedik.


artık kök budama işi de bitmişti ve ağacın yeni saksısıyla buluşma vakti geldide geçiyordu. saksının dibini az miktarda toprakla doldurduk ve budadıktan sonra geride kalan kökleri dairesel bir biçimde saksıya yerleştirdik. ardından kalan toprağı sıkıca saksının ağzına kadar doldurduk. doldurma işleminden sonra yamuk kalan ağacı bir kablo aracılığıyla saksısına sabitledik ve kabloyu da saksıya bantladık. böylece artık dik vaziyette durabilen ağacımız, bonsai olma yolundaki çetin, zorlu ve işkence dolu yoluna çıkmış oldu.


tüm işimiz bittikten sonra onu sabahları doğan güneşle beraber öğlene kadar ışık alan penceremin önüne koydum ve ilk defa suladım. yarın ev arkadaşım bir hastane serumu getirecek ve ufak bir sulama sistemi kuracağız. yarını ve meydana gelen her gelişmeyi de yine buradan sizlere aktaracağız.





tekrar görüşmek dileğiyle, bizden ve güveç kabındaki bonsai'den haber bekleyin.

2 yorum:

www.cicektencicege.com dedi ki...

Valla onur seni yeni tanıdım web sitesinden başka marifetlerinide burdan ögreniyoruz utanıyorum çiçekci olupta bonsai nin nasıl ve ne oldugunu bilmemek.neyse yanlış görmediysem o arakorya cinsi çamın akibetini çok merak ediyorum. www.cicektencicege.com

Onur Köse dedi ki...

Sağolasın abi, kendileri kurudular maalesef :( fazla budamıştım köklerini. Bir de bu iş aynı evcil hayvan bakmaya benziyor, ilgilenmen lazım.